Tüp bebekte son yıllardaki gelişmeler?

Tüp bebekte son yıllardaki gelişmeler?

Klasik yöntemlere hangileri eklendi? Tüp bebek uygulamalarında başarıyı artırma çalışmaları devam ederken aynı zamanda onu daha ucuza mal etmek ve daha güvenli hale getirmek amaçlanmaktadır. Bu bağlamda hasta dostu tedaviler adı altında ...

Klasik yöntemlere hangileri eklendi?

Tüp bebek uygulamalarında başarıyı artırma çalışmaları devam ederken aynı zamanda onu daha ucuza mal etmek ve daha güvenli hale getirmek amaçlanmaktadır. Bu bağlamda hasta dostu tedaviler adı altında daha az ilaç kullanılarak az yumurta elde edilmesine rağmen daha fazla klinik gebelikler elde edilmeye çalışılmaktadır. Böylece hem maliyet düşmekte hem de hastaya daha az miktarda hormon verildiğinden yan etkiler çok daha azalmaktadır.

Bulunduğumuz yıl içinde yurt dışında piyasaya verilen ancak ülkemizde halen ruhsatlandırma çalışmaları devam eden uzun etkili enjeksiyonlar kullanılmaya başlanmıştır, bunlar sayesinde enjeksiyonlar her gün değil haftalık olarak yapılmaktadır. Yumurtalık uyarılması için ağızdan kullanılan ilaçlarla ilgili çalışmalar da devam etmektedir. 

Çoğul gebeliklerin bir başarı değil ama bir komplikasyon olduğu kabul edilen günümüzde tek embriyo transferi dünyada İskandinav ülkeleri, Belçika ve bizim ülkemizde uygulanmaya konarak önemli bir adım atılmıştır. 

Tüp bebek uygulamalarında başarının göstergesi sağlıklı bir bebeğin doğumu olarak kabul edildiğinden yumurtalıkların daha az ilaçla uyarılmasını takiben daha az sayıda embriyo elde edilerek tek embriyo transferi son yılların en önemli gelişmesidir. 
Tüp bebek uygulamalarının ucuzlaması nedeniyle ameliyat gerektiren tüp cerrahisi ve başarısı %15 civarında olan ve hafif erkek kısırlığı ve nedeni açıklanamamış kısırlıkta uygulanan aşılama tedavileri artık daha az uygulanır hale gelmiştir.


Transfer edilecek embriyo seçiminde yeni yöntemler

Tüp bebek tedavisinde transfer edilecek embriyonun mevcutlar içinde en kalitelisini bulmak için bugün belirlenmiş kriterlere göre dış görünümü esas alınmaktadır. Ancak bu değerlendirme her zaman en iyiyi bize göstermemekte ve çok kaliteli olarak nitelendirilen embriyoların gebelikle sonuçlanmadığı görülmektedir.  Bu yöntemin yetersiz kalması ile son yıllarda geliştirilen ve embriyoların metabolik aktiviteleri (metabolomics) üzerinde yapılan çalışmalarla hangi embriyoların rahime tutunma şansının daha fazla olduğu tespit edilebilmektedir. Proteomics adı verilen ve endometrium ya da dölyatağındaki değişimler incelenerek rahim içinin sağlıklı olup olmadığı yani embriyonun yerleşip gebeliğe ulaşması için ne kadar uygun olduğu araştırılmaktadır.

Kısırlık sorunun çözümünde kök hücre çalışmaları neler vaat ediyor?

Dünya genelinde üreme tıbbı uygulamalarının yaklaşık %10-15’inde döl hücresi yokluğu ve üretimi ile ilgili problemler ve üreme organlarındaki doğumsal ya da sebebi bilinmeyen nedenlere bağlı oluşan eksiklik/hasar neticesinde uygulamalar yetersiz kalmakta veya tedaviden sonuç alınamamaktadır. Kök hücreler, fonksiyonel hücre ve dokulara dönüşüm potansiyelleri sayesinde yakın gelecekte kısırlık çalışmaları için de son derece önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.

En basit tanımı ile “kök hücre” kendi kendini yenileme özelliği olan, sürekli bölünme özelliği sayesinde mevcut sayısını koruyarak gelişim sürecinde kendisinden sonra gelen öncü hücreleri oluşturan, uygun ortam ve şartlar sağlandığında istenilen vücut hücre tipine farklılaşabilme özelliği olan hücredir. Yakın geçmişe kadar sadece kemik iliği, kan ve göbek kordonu gibi kaynaklarda kök hücrelerin varlığı biliniyor iken günümüzde pek çok organ ve dokunun kök hücre içerdiği yapılan yeni çalışmalarda gösterilmektedir. 

Üreme tıbbı uygulamalarında kök hücreler 

Uygulama potansiyeli olarak bakıldığında üreme tıbbı uygulamaları üç temel noktada kök hücre araştırmaları ile kesişmektedir: Doğurganlığın korunması, kök hücrelerden işlevsel döl hücresi üretimi ve kısırlığın tedavisi amacı ile doku ve organ üretimi gerek teorik yaklaşımlarda, gerekse bugüne kadar hayvan deneylerinde elde edilen sonuçlar ve verilere bağlı olarak kök hücrelerden döl hücresi elde etme yaklaşımlarında temel olarak 3 farklı kök hücre kaynağından yola çıkılmaktadır: Embriyonik kök hücreler, kemik iliği veya kordon kanı kaynaklı hücreler

Özellikle cerrahi bir operasyon veya kanser tedavisi öncesinde doğurganlığın korunmasına yönelik klinik ve deney hayvanları ile gerçekleştirilen çalışmalarda elde edilen güncel bulgular, tedavi öncesi döl hücrelerinin dondurulması ve tedavi sonrası hastaya geri verilmesi yaklaşımının yeni doğan ve ergenlik öncesi dönemde doğurganlığın tekrar sağlanmasında faydalı olabileceğini ve yetişkin bireylerde bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Yakın gelecekte özellikle yetişkin dokularında döl kök hücresi dondurma/çözme, uzun süreli kültür ve zenginleştirme ve nakil uygulamalarında elde edilecek yeni yaklaşımlar, doğurganlığın tekrar kazanımında ve etkili protokollerin rutin klinik kullanımları konusunda önemli rol oynayacaktır. Hâlen bu deneysel çalışmalardan müspet bir sonuç elde edilememekle birlikte sonuçların büyüklüğü göz ardı edilemez ve bekli de kök hücreler sayesinde ilerde döl hücreleri elde edilip mutlak kısır denilen ve hiç yumurta veya spermi olmayan çiftlerin çocuk sahibi olması gündeme gelebilir.

Süha Sönmez'e Sorun

Etiketler