Hava Kirliliğinin Üremeye Etkisi

Hava Kirliliğinin Üremeye Etkisi

Hava kirliliği insanlarda rahatsızlık, hastalık veya ölümlere yol açan kimyasalların, partiküllerin veya biolojik materyallerin atmosfere karışarak doğal çevreye zarar vermesidir. Kirliliğe sebep olan materyaller; kükürt, azot, karbon monoksit, karbon dioksit, metan, partiküller ve özellikle toksik ağır metaller denen civa, kurşun, kadmium, bakırdır ve tabii radyoaktif kirleticileri de unutmamak gerekir. Bunlar nükleer patlamalardan (elektrik santralleri, ya da savaşlarda kullanılan nükleer silahlar) ya da radon gazının doğal olarak radyoaktif parçalanması neticesinde atmosfere salınırlar. Bu maddeler havada bulunabildiği gibi yağmurlarla sularımıza ve gıdalarımıza da karışmaktadır. Böylece vücudumuza girerek başta kanser olmak üzre iç salgı bezlerinin çalışmasını bozarak birçok fonksiyonu durma noktasına getirebilirler. Üreme fonksiyonu da her iki cinste olumsuz etkilenmektedir.

Civa fosil yakıtların yakılması ve endüstri ve tarımda yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile hava, su ve toprağa karışmaktadır. Böcek öldürücülerde, diş dolgularında ve bazı balıklarda bulunmaktadır. Hala bazı aşıların içeriğinde civa olduğu bilinmektedir.Civa aşırı toksik bir metaldir ve doğurganlığı etkilemektedir. Örneğin; diş kliniklerinde civalı dolgularla teması olan bayan hekim ya da asistanların buna teması olmayanlara göre fertilitelerinin daha düşük olduğu bulunmuştur ve bunlarda düşük oranları da daha fazladır. Diğer taraftan Hong-Kong ta balık ve midye tüketimi fazla olan ve saç telinde fazla civa içeren erkeklerde de sperm sayı ve hareketliliğinde azalmalar tesbit edilmiştir. Civa fazlalılığı olduğunda çinko, selenium ve magnesium miktarında azalmalar olmaktadır.

Bu da hem libido azalmasına hem de üreme hücrelerinde işlev bozukluğuna yol açmaktadır. Fetuse zararı olduğundan gebe kadınların kılıçbalığı, tuna, levrek gibi bünyesinde fazlaca civa içeren balıklardan tüketmemesi önerilmektedir. Kurşun doğada normal olarak bulunan bir metaldir. Ancak bir zamanlar suların kurşun borularla taşınması, kurşunlu benzin, kurşunlu boyalar, çanak çömleklerde ve antika eşyalarda kullanılan sırlar nedeniyle vücudumuza girmektedir. Geçmişte düşük yapmak için kullanılan kurşunun vücutta birikimi halinde kısırlığa yol açabileceği bildirilmektedir. 1991 yılında yapılan bir çalışmada kurşunun en çok erkeklerde sperm sayı ve harektliliğini azalttığı gibi şekil anomalilerine de yol açtığı öne sürülmüştür.

Kadmium ise sigara dumanında bulunan ve vücutta birikme özelliğine sahip olan diğer bir hava kirleticisidir. Vücuda girdiğinde bir çok enzimin görevini yapmada son derece gerekli olan çinko ile yer değiştirerek özellikle libido kaybı (cinsel güçte azalma) ve kısırlığa neden olabilmektedir. Böbrekte birikerek te böbrek kanserlerine yol açabilmektedir. Bakır hem gerekli hem zararlıdır. Vücuda su boruları, bakırlı spiraller, yüzme havuzları ve ziynet eşyaları vasıtasıyla fazlaca girdiği zaman diğer ağır metaller gibi çinkonun vücuddan uzaklaşmasını sağlayarak doğurganlığı azaltabilir.

Özellikle az gelişmiş ülkelerde son 50 yılda sanayileşme ile birlikte artan emisyonların kontrol edilemediği ve hava kirliliğinin çok arttığı bilinmektedir. Kadmium sigara dumanından başka şarj edilebilir pillerde bulunmakta ve bunların geri dönüşümü nadiren yapıldığından ev çöpleri ile birlikte doğaya karışmaktadır. Ağır metaller vücudtaki asitliği artırdığından organizma bunu dengelemek için kemikten kalsiyum çekmekte bu da kemik erimesine yol açarak kırıklara zemin hazırlamaktadır. Günümüzde kısırlık sorunu olan çiftlerin sayısı hızla artmaktadır. Önceleri sorunun önemli bir kısmı kadınlarla ilgili iken günümüzde bu oran kadın ve erkek arasında hemen hemen eşit hale gelmiştir. Yani erkek kısırlığı gün geçtikçe artmakta sperm sayıları hızla düşmektedir. Erkek kısırlığındaki en önemli faktörlerlerden birisi de çevresel faktörlerdir, yani hava kirliliği, sigara kullanımı, gıdalardaki koruyucu maddeler ve endüstriyel yaşamın getirdiği stres faktörüdür. Nasıl önlem alabiliriz sorusunun yanıtı oldukça zordur. Zira çevremizdeki bu toksik maddelerden uzak durmamız mümkün değildir. Hatta her geçen gün teknolojik ürünlerin yaşamımıza fazlaca girmesiyle maruziyetimiz daha da artmaktadır.

Bu durumda bu toxinleri detoksifiye edici bazı tıbbi ürünleri kullanarak, yaşam tarzımızı ve beslenme alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirerek bu maddelerin vücudumuza zarar vermelerini azaltabiliriz.

Süha Sönmez'e Sorun

Etiketler